Skip to main content

Üniversite kanalıyla gençlerin duygu durumlarına ilişkin araştırmalar yapıyor, hastanenizde de gözlemliyorsunuz. Gençlerimizin psikolojileri ne durumda. Bize bir çerçeve çizebilir misiniz?

Günümüzde psikoterapiye başvuran gençlerin birçoğunda depresif belirtiler görülmekte. Depresyonun özellikle umutsuzluk, çökkünlük, geleceğe dair endişe belirtileriyle gelmekteler. Sebeplerinden birisi, teknolojinin hayatımızın merkezine entegre olmasıdır. Bu da çok fazla uyarana maruz kalmalarına neden olmakta. Gerçek hayattan sanal dünyaya evrilen bir sürece de tanıklık etmekteyiz. Bir diğer sebep kaynakların, iş olanaklarının daralması, geleceğe dair ekonomik zorlanmalar yaşama kaygılarını da taşımaktadır.

20 yaşında tıp fakültesinde okuyan öğrencinin intiharı konusunda neler söylenebilir. Öğrenci üniversite maratonunu tamamlamış bir doktor adayı. En azından bir Türk gencinin yaşayacağı en zorlu etaplardan birini atlatmış. Buna rağmen notundaki çaresizlik sizce neden?

Üniversite tercihlerini kimin yaptığı çok önemli. Gençlerin kendi özgür iradesiyle verdikleri bir kararsa bunun sorumluluğunu almak da yine kendilerine düşmektedir. Fakat ailelerin üniversite tercihleri anlamında gençlerin arzularını yok saydığı, kendi ideallerinin peşinden tercihleri yaptıklarını sık görmekteyiz. Özellikle ailenin ilk çocuklarının yaşadığı yaygın bir sorundur. Tek başına üniversiteye girmiş olmak yeterli gelmemekte. Bulunduğu yaş itibariyle karakterinin şekillendiği, ergenlik döneminin son evrelerinde ruhsal buhranların görülmesi hala muhtemel. Başlangıcının 0-6 yaş olduğu gelişimimiz ömür boyu devam etse de 22-24 yaş aralığında da sonlandığını gözlemlemekteyiz. Aileden ayrı geçirilen bu yaş sınırlarında olmak beraberinde ruhsal çöküntüleri de getirmektedir. 6 yaşa kadar çok zorunlu haller olmadığı müddetçe yatılı bir okul, kurs vb. sürece asla girilmemelidir. Daha sonraki yıllarda (ergenlik süreci) hem gencin hem de ailenin isteklerinin örtüşüyor olması kıymetlidir.

Aileler çocukların içinde bulundukları çaresizlikleri görebiliyorlar mı?
Görmek için neler yapmalılar? Ebeveynlere neler önerirsiniz?

Sadece okul başarısı üzerinden iletişim kurmak oldukça yanlıştır. Beraberinde yaşadığı ortamı da sorgulamak, isteklerine saygı duymak, ailesinin kızacağını bildiği davranışları olsa da, kendisini açmakta zorlanmayacağı düzeyde ilişkinin olması şarttır. Bu ilişki gençlik dönemine gelmeden çocukluk döneminde kurmak kıymetlidir. Korkunun ve bastırılarak yaşamanın bir yaşam stili haline geldiği ailelerde psikolojik rahatsızlıkların açığa çıkması kuvvetli bir
olasılıktır. Bu yüzden daha küçük yaşlardayken bir birey gibi davranıp, söz hakkı verilmeli ve  söylemleri dikkatlice dinlenmelidir. O zaman ailede korkunun yerine özgür irade devreye girecektir.

Çocukların çaresizlik duyguları kaç yaşından itibaren hissedilebilir. Bunu eğer yaşlara göre baremlerseniz hangi yaş aralığında hangi duygusal ayıraçlara bakmalılar? Nasıl gözlemlemeliler?

Her yaşın kendine özgü ihtiyaçları vardır. Bebeklik temel ihtiyaçlar, çocukluk oyun ve aile içi ilişkiler, ergenlik arkadaşlık – dış dünyayla sıkı bağ ve yetişkinlik döneminde de bu yaşa kadar olan tüm elde edilen verilen toplam kapasitesiyle ilerlemeye devam edilir. Bu yüzden başlangıçta olan 0-6 yaş döneminde aileler güvenli bağlanmayı aşılamak adına; aile içindeki ortamın birbirine karşı güvene, sadakate bağlamaları gerekmektedir. Aksi taktirde rol
modellerinden görmüş olduğu ilişki biçimini ergenlik döneminde perçinleyecek ve yetişkinliğe geçişte de bu güvensizlik ile devam edecektir.

Gençlerin hayata ve geleceğe pozitif bakması için toplum olarak neler yapmalıyız? Aile dahil hangi kurumlara hangi görevler düşüyor?

Öncelikle ailelerin vereceği temel güven duygusu, geleceğe dair olan karamsarlığın azalmasına neden olacaktır. Genç yaşta hayatını kaybedenlerle ilgili haberler olmalı fakat bunlar belli sınırlılıklar içerisinde yansıtılmalıdır. Aşırı detaylı, durumu daha da gerçeği yansıtmayacak düzeyde dramatikleştiren haberler veriyor olmak diğer gençlerin de özdeşim
kurmasına ve daha da umutsuzluğa kaymalarına sebebiyet vermektedir. İş imkanları olan bölümlere yöneltmek, olası iş hayatlarında da mümkün olan en kolaylığın sağlanarak yetiştirilmesi kıymetlidir. Bu yüzden toplumun en küçük birimi aileden, yönetim birimlerine kadar uzanan geniş bir yelpazede destek sağlanmalıdır.

Birçok öğrenci üniversite tercihlerini ebeveynlerinin ısrarı sonucu şekillendiriyor, istemedikleri bölümleri okumak ve istemedikleri şehirlerde yaşamak zorunda kalıyor. Baskı ve her adımında ebeveyn yönlendirmesi ile büyüyen çocuklar ileriki yıllarda sosyal hayatlarında ve kendi iç dünyalarında ne gibi sorunlar yaşıyor?

Meslek seçimi gibi kendi hayatlarını nasıl sürdüreceğine etki eden konuları gencin kendisinin veremiyor olması tatminsiz bir hayatın başlangıcı anlamına gelir. Meslek sadece ekonomik boyutu değil, sosyal çevresini de şekillendirecektir. Bir öğrenci arzu ettiği bölümün dışında bir bölümde okuyunca, üniversite yıllarında da kaliteli sosyal yaşantıyı da kuramayacaktır. Çünkü aynı bölümü seçen gençlerin ortak paydaları ve ortak zevkleri bulunmaktadır. Kendisini bu sefer diğerlerinden farklı görecek, iletişim kurmakta da güçlük çekecektir.

Çocuklarının görüşlerini ve sorunlarını önemsemeyen ebeveynler hakkında yorumlarınız nelerdir, psikiyatride bu durumun bir karşılığı var mı?

Bazı ebeveynler helikopter görevi görmekte, çocuğun etrafında pervane olup, onu dış dünyanın tüm tehditlerinden koruduğu inancını taşır. Ergenlik dönemine kadar başarılı olsalar da bu dönemden sonra genç özerkliğini ilan etmeye başlar ve bu özerklikle ‘beden benim bedenim, hayat benim hayatım’ algısıyla, ailelerin söylemlerini artık hiç dikkate almayarak, doğru ve yanlışı ayırt edemeyerek hatalı karar vermelerini neden olmaktadır. Daha küçük yaşlarda sorumluluk veriliyor olması ve bu sorumlu olduğu durumlara dair sonuçlara katlanıyor olması gerekir. Örneğin bir öğrenci ödevinin ertesi güne yetişmesi gerektiğini bilir fakat ailenin zoru, baskısı ile yapıyorsa gelecek yıllarda da benzer sisteminin devamlılığını bekler. Bu da daha başarısız bir iş hayatının olmasına veya verilen işlerin kendisine ağır gelmesine neden olabilir. Eğer öğrenci ödevini yapmayarak okula gitse ve bunun sonuçlarını yaşamış olsa, kendisi bu sisteme adapte olur ve bu bilinçle ilerlemeye yol açar.

Bu gibi durumlara karşı ebeveynlere ve gençlere neler tavsiye ediyorsunuz?

Gençlerin kendileri arzu ettiği takdirde ailelerinden destek almalılar. Aşırı destek de, güvensizlik de birbiriyle uç olsa da benzer sonuçlar doğurmaktadır. ‘her türlü sorunda yanındayız, sen talep ettiğin müddetçe’ gibi bir yaklaşım, gencin hem kendisini güvende hissetmesine hem de aşırı müdahalelerin durdurulmasına yardım edecektir. Ebeveynler iyi bir
jokey gibi olmalılar. Eğer atın yularını serbest bırakırsanız kendisi yürür ve gider, çok sıkarsanız da tekmeyi atıp yine kendi yoluna gider. Bu yüzden tut-bırak-gözlemle ile ilerlemek en doğru yöntem olarak görülmektedir.

Uzman Psikolog Serkan ELÇİ

Bir Yanıt bırakın