Hangi hallerde boşanma kararı alınması kaçınılmazdır?
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de boşanma oranları geçmiş yıllara göre daha da arttığı gözlenmektedir. 1.5 yılı aşkın süredir içinde bulunduğumuz covid-19 süreci ile birlikte gelen kısıtlamalar da evlilikler, ilişkiler ve aile yapısını tekrardan gündeme getirme zorunluluğunu hissettirmiştir.
Bu süreç öncesinde en çok boşanma nedenleri ihanetin olması idi. Aldatmanın affedilir bir durum olup olmadığı, aldatılan kişinin eşine veya dış dünyaya olan güveniyle de ilintilidir. Çocukluk döneminde kendi ailesinde veya yakın çevresinde aldatılmayla birlikte süren mutsuz evliliklerin olması, aldatılan kişinin ilişkiyi bitiremiyor olması gibi nedenler, yaşayacağı olası aldatılma durumuna dair de kodlarını oluşturmaktadır. Bazı kişiler ekonomik nedenler, bazıları ise bağımlı kişilik özellikleriyle böylesi bir durum olsa dahi sürdürmeye gayret etmektedir. Bir durum bir kere yaşanıyorsa ‘kaza’, iki kere yaşanıyorsa ‘tesadüf’, üç kere yaşanıyorsa ‘istikrardır.’ Bu yüzden affedicilik tek başına aldatandan değil, aldatılanın da içsel süreçleriyle ilişkilidir.
Şiddetin olduğu bir ilişkiyi sürdürüyor olmak, şiddete maruz kalan kişinin dünyada güvenilir bir alanının olmamasına neden olur. Kendini güvende hissetmeyen, barındığı yerin, şiddete maruz kaldığı yer olan bir kişinin boşanma kararı alıyor olması kaçınılmazdır.
Eşler arasındaki iletişim, iş sonrası daha kısıtlı zamanlardayken, pandemi dönemi ile eşler daha fazla vakit geçirmeye başladı ve beklentilerin de farklı olduğunu anlamalarına neden oldu. Beklentilerin en önemlisi; geleceğe dair ortak hedeflerin oluyor olmasıdır. Aynı hedefler doğrultusunda paralel ilerlenmeyen ilişkilerde çatışmalar kaçınılmazdır.
En çok gördüğümüz boşanmaya iten nedenlerin diğeri ise iletişim eksikliğinin olmasıdır. Eşle paylaşımın azalması, kişinin kendisini yalnızlığa bırakıyor olması veya sadece dış dünyayla iletişim kuruyor olması da, partner açısından hayatın daha anlamsızlaşmasına neden olmaktadır.
Çocukların olması boşanma kararına engel bir durum mudur?
Yine aile dinamikleriyle bağlantılı bir durumdur. Boşanma kararı öfke ile alınabilecek bir karar asla değildir. Şiddet hariç, çatışmalı bir evlilikte 6 ay boyunca radikal bir karar alınmamasını öneririz. Bunun temel nedeni, bir kişinin tutumunda farklılıkların olacağına dair sinyallerin verilmesi için yeterli bir süredir. Bu süre zarfında, durumda hiçbir değişim yoksa, her iki tarafında mutsuz olduğu bir evlilik söz konusuysa, aynı evde yaşayan diğer aile bireylerinin mutlu olmasını bekleyemeyiz. Seçme şansları olsa mutsuz bir çocukluk mu, anne baba ayrı yaşayan bir çocukluk mu tercih ederdi bir çocuk?
Evliliğin bitirilme kararı kadar, birlikte yaşamı sürdürme kararı da kritik bir karardır. Beynin adaptasyon süreci boşanma süreci sonrasında da çocukların yeniden yapılanmasına yardımcı olmaktadır. Fakat beynin adaptasyonu için anne babalığın süreklilik olduğunu, karı kocalığın sonlandığını yetişkinler bilmeli ve birbirlerine dair hakaret içeren sözleri çocukların duymasına, onlarla kurdukları iletişimin asla kesilmeyeceğini bildirmelerine, her iki evde de, onların da yaşam alanı olduğunu bilmelerinde ve ‘acaba, belkilerle’ değil kesin ifadeler konuşuluyor olmasına adaptasyon bağlıdır.
Dolayısıyla çocukların boşanma üzerindeki negatif algısının kırılması adına, bilinçli ebeveyn olmak; küslükle değil, iletişimle sağlanabilir.
Uzman Psikolog Serkan ELÇİ