Büyükşehirde yaşamak insanları mutsuzlaştırıyor mu?
‘Uyumayan Şehir’ denir İstanbul için ama insanın uykuya ihtiyacı olduğu gibi şehirlerinde uykuya ihtiyacı vardır. Uykusuz büyükşehirlerde psikolojik sebeplere neden olan fizyolojik rahatsızlıkların belirmesi muhtemeldir. Hava kirliliğinin getirmiş olduğu, ağaçların verdiği temiz havanın olmaması, büyükşehirde yaşamanın bedelleri olarak da karşımıza çıkıyor. Kalp değerleri, kanser riskleri, diyabet oranları büyükşehirlerde daha fazla olduğu gözlemleniyor. Neticede karşımıza psikolojik sorunları da getiriyor.
Gece saatleri beynin kendisini dinlendirmesi ve ertesi güne hazırlaması için kritik öneme sahiptir. Gece 11 ile sabah 7 arasında uykuda salgılanan melatonin hormonu bu dinlendirmenin başrolüne sahiptir. Fakat melatonin sadece ‘karanlıkta ve sessiz’ yerde salınır. Bu da büyükşehir merkezlerinde bulunamayacak bir lüks haline gelmiştir. Melatoninin yeteri miktarda salgılanmaması ise, dikkatte bozukluklara, motivasyonda azalmaya, gerginlik ve huzursuzluklara neden olmaktadır.
Bir diğer büyükşehrin psikolojik zararı; ‘aşırı uyaranların’ oluyor olmasıdır. Kafamızı nereye çevirirsek çevirelim mutlaka harekete, canlılığa denk geliriz. Gözümüzü kapatıp dursak dahi sadece duyacağımız korna, egzoz sesi, şehrin gürültüsüdür. 47 yılında Orhan Veli’nin dediği İstanbul dinlenemiyor maalesef. Şehirdeki tüm bu sesler beyin için birer tehdit içermektedir. İnsan zihni de bunu tolere edebilmek için sürekli işlemleme ihtiyacı içerisine girmektedir. Sürekli çalışan bir makinanın hararet yapması gibi, zihinde benzer şekilde daha erken yorulmakta, enerji ve güdü azlığı meydana gelmektedir.
Hangi psikolojiyle insanlar büyükşehirleri terk etmek istiyor?
Hayatta bazı ideallerimiz vardır. ‘Gerçek olan ben’ ile ‘idealimdeki ben’ arasındaki fark ne kadar fazlaysa benim de hayat içindeki koşturmam o kadar artacaktır. Fakat zihnimde olan ‘ideal ben’e yaklaştıkça yeni idealleri zihnim yaratacaktır. Bunu fark eden ve kendini idealize etmiş olan birçok insan yeni ideallerini daha mütevazi bir yaşam sürmede buluyorlar. Ekonomik nedenler egale edilince, geriye alışkanlık ve bağımlılıkların çözülmesi kalıyor. Siz beyin olmuş olsaydınız, doğanın, ağaçların vereceği bol oksijen miktarını mı, yoksa büyükşehrin kaotik yaşantısını mı tercih ederdiniz?
Uzman Psikolog Serkan ELÇİ